Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort bodrum escort bayan Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort mecidiyeköy escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu veren siteler 2023 cardsthatgive.org virginiawinefestival.org/ deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Gölbaşı Belediye Meclisi Ağustos ayı toplantısı sona erdi...

GÖLBAŞI 08.08.2023 - 13:02, Güncelleme: 08.08.2023 - 13:17
 

Gölbaşı Belediye Meclisi Ağustos ayı toplantısı sona erdi...

Gölbaşı Belediyesi Ağustos Ayı Meclis toplantısı tamamlandı. Gölbaşı Belediye Başkanvekili Özer Polat başkanlığında gerçekleşen son oturumda gündem maddelerinin okunmasının ardından meclis gündem dışı konuşmalarla sona erdi.

Oğuz Kağan Tanrıverdi; “KERBELA HEPİMİZİN ORTAK ACISIDIR” Gündem dışı söz alan MHP Ankara Büyükşehir ve Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Oğuz Kağan Tanrıverdi, Hz. Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ve 71 kişinin Kerbela’da şehit edilmesinin yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı Tanrıverdi, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Hicri takvim, peygamber efendimizin (s.a.v) Mekke-İ Mükerreme’den Medine-İ Münevvere’ye Hicret ettiği sene esasıyla, kameri ayların temel kabul edildiği takvimdir. 19 Temmuz 2023 tarihi itibari ile hicri yılbaşı ile yeni yıla girilmiştir. Hicri takvimin ilk ayı muharrem ayıdır. Muharrem ayı aynı zamanda hepimizin ortak acısı, tarihimizin yürek yarası olan Kerbelâ olayının yaşandığı aydır. Allah’ın habibi ve son peygamber Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) torunu Hz. Hüseyin efendimiz ve çoğu ehl-i beytten olmak üzere, beraberindeki yetmişten fazla Müslüman, Kerbelâ'da şehadet şerbeti içmiştir.  Hz. Hüseyin, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Çok sevdiği, "Dünyanın İki Çiçeği" ve "Cennet Çocuklarının Efendileri" diye övdüğü ve "Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de sev" diye dua ettiği iki torunundan birisidir. Hz. Hüseyin'in siyasi ihtiraslar uğruna acımasızca şehit edilmesi, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Ve o'nun ehl-i beytini seven bütün müminleri derinden yaralamış ve üzmüştür. Hz. Ali ve Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı’nın ardından Müslüman dünyasında ayrılıklar baş göstermiştir. İslam dünyası iki ayrı yönetim tarafından idare edilmeye başlanmıştır. Kûfe, Hz. Ali’nin halifeliğinde, Şam Başkent olmak üzere Hz. Muaviye’nin yönetimindeydi. Hz. Ali bir harici tarafından öldürülünce, Hz. Hasan halifeliği Hz. Muaviye’ye bırakmak zorunda kalmıştır. Ancak bu feragat Muaviye’den sonra halifenin, Hz. Ali’nin diğer oğlu Hz. Hüseyin’e devredilmesi şartı ile gerçekleşmiştir.  Muaviye öldükten sonra yerine söz verildiği gibi Hz. Hüseyin değil, Muaviye’nin oğlu Yezid geçmiştir. Yezid, halifelik makamına geçer geçmez iktidarını ve otoritesini sağlamlaştırmak maksadıyla Medine valisine, kendisine itaat etmeleri konusunda mektup yazmıştır. Yezid'in halifeliğini kabul etmeyen kufeliler de Mekke’ye gelerek, Emevîlere karşı birlik olma teklifiyle Hz. Hüseyin ve akrabalarını şehirlerine davet ettiler. Daha önce hem babası Hz. Ali'ye hem de ağabeyi Hz. Hasan'a ihanet eden kufelilerin bu teklifine şüpheyle yaklaşan Hz. Hüseyin, öncü olarak amcasının oğlu Müslim Bin Akil'i kufe'ye gönderdi. Kufelilerin halifeliğine biat etmesini memnuniyetle karşılayan ama Müslim’in öldürmesinden haberdar olmayan Hz. Hüseyin, aile fertleriyle kufe'ye doğru yola çıktı. Kufe valisi Ubeydullah Bin Ziyad'ın bin askerle gönderdiği Hürr Bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hz. Hüseyin'e validen yeni bir emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi. Bunun üzerine Fırat nehri kenarındaki Kerbela Çölü'ne önce Hz. Hüseyin, sonra Yezid’in komutanı Ömer Bin Sa'd vardı. Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer'e, Hz. Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesilmesini emretti. Biat teklifini kabul etmeyen Hz. Hüseyin ve yanındaki çocuk ve kadınlar Kerbela Çölü'nün ortasında susuz bırakıldı. Durum değerlendirmesi yapan Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, zulme boyun eğmemek için çarpışarak Allah yolunda ölmeyi tercih etti. Çarpışmada, Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin ve aralarında kadınların, çocukların da olduğu 71 yakını şehit olurlar. İslam tarihinin en acı günü olan bugünü bakın şair nasıl yorumlamış. Kerbela çölünü anlatsam sana. Derya ağlar deniz ağlar kum ağlar. Yandı ciğerlerim döndü büryana. Ataş ağlar kebap ağlar köz ağlar. Ehlibeyt'in gördüğü kanlı zulüm. Sustu konuşmuyor lal oldu dilim. İmam Hüseyin'im, kesildi serin" Toprak ağlar sahra ağlar çöl ağlar. Bir başka şairimiz de; Kerbelâ'yı yalın ayak yürüdüm Sana geldim can hüseyin merhaba Su içmedim yudum yudum kurudum Sana geldim can Hüseyin merhaba Ben düşmüşüm erenlerin derdine Canım kurban Kerbelâ'nın merdine Gözlerimle su getirdim yurduna Sana geldim can Hüseyin merhaba Kerbela şehitlerini rahmet minnet ve şükranla anıyoruz” dedi.     Fikret Bahadan: “DEVLET ELİYLE DEVLET BASKISIYLA ORMANLAR YOK EDİLİYOR” Mecliste gündem dışı söz alan CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Fikret Bahadan 24 Temmuz Basın Bayramı ve sosyal medyada dolaşan Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanında ağaç kesimi ile ilgili kürsüden konuşma gerçekleştirdi. Fikret Bahadan yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Bu ay içerisinde değerli basın mensuplarımızın bir basın günü oldu, acıyla tatlıyla yaşadığımız bu ortamda sizlerin bu kıymetli basın gününü kalbi duygularımla kutluyorum. Biliyorsunuz doğanın bütün dengelerini el birliği ile yaşayan insanlar küçük çıkarları için gelecekte çocuklarımızın torunlarımızın yaşayacağı bizlerin yaşayacağı dünyayı karartmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Şuan Akbelen Ormanlarını kesme var. Gerçekten içler acısı bir durum. Devletin Ormanı koruması gereken bu noktada devlet eliyle devlet baskısıyla ormanlar yok ediliyor. Bu ormanların yok edilişiyle gelecekte çocuklarımız su bulamayacaklar bugünün koşullarında yaşadıklarımızda Ankara’da İstanbul’da su seviyesi oldukça alt seviyede, hava sıcaklıkları üst seviyelere çıktı. Sebebi doğamızı doğru dürüst koruyamadığımızdan dolayı. Bunlara önlem alamazsak dur diyemezsek gelecek nesillere kötü bir dünya bırakacağız. Bütün meclisteki grupları çağırıyoruz. Gelin yaşanılabilir bir dünya için yapılan bu orman katliamını hep birlikte kınayalım, ormanlarımıza ve dünyamıza sahip çıkalım. ” dedi.     Fatih Yaşlıoğlu: “AKBELEN ORMANLARINI ORADA YAŞAYAN HALKTAN DİNLEMEK GEREKİYOR” AK Parti Gölbaşı Belediye Meclis Grupbaşkanvekili Fatih Yaşlıoğlu yaptığı konuşmada CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Fikret Bahadan'a cevaben şunları söyledi; “24 Temmuz Gazeteciler gününü tebrik ediyorum. Şu anda basın hiç olmadığı kadar özgür, haklarında işlem yapılan bütün basın mensuplarına bakarsanız terör örgütleriyle ittifakı mevcuttur. Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanı'na neler oluyor konusunda aslında orayı orada yaşayan halktan dinlemek gerekiyor, orada hiçbir şey usül ve yasaya aykırı değil, ormanlar katledilmiyor. Biz enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz madenlere mecburuz buda yapılması gerekiyorsa aynen yerlerine rehabilite ederek aynısını birebir diktirerek yaptırılıyor. Bundan kuşkunuz olmasın. Bunlar halka açıklanıyor ama bunu provoke etmek isteyenler gezi parkında olduğu gibi olay çıkarmak isteyenler olabilir. Ama oranın yerel halkı çok sağduyulu.” dedi.       Hüseyin Çakmak, “NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE” Mecliste gündem dışı söz alan CHP Ankara Büyükşehir ve Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Çakmak, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıl dönümünü kutladı. CHP Ankara Büyükşehir ve Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Çakmak, “Bugün Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıl dönümü. Bundan 49 yıl önce bugün şafak sökerken Ali Karya'nın yani Yunan Rum kabadayısı tepesine kasırga gibi çöken demir yumruğu ile karga sürüsünü ezen yok ederek masum soydaşlarımızı daha fazla katledilmesini önleyen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirerek bu günün barış ve özgürlük bayramı olarak kutlanmasını sağlayan dönemin başbakanı genel başkanımız rahmetli Sayın Bülent Ecevit'i,  başbakan yardımcımız rahmetli sayın Necmettin Erbakan'ı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin İlk Cumhurbaşkanı rahmetli Sayın Rauf Denktaş'ı Türk Ordusu'nun aziz şehitlerini ve kahraman gazilerini bu uğurda canlarını feda eden kahraman mücahitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıl dönümü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlu olsun. Ne Mutlu Türk'üm diyene."dedi. Çakmak konuşmasının devamında şunları söyledi; "Geçen ay mecliste bir önerge vermiştim. Biliyorsunuz Gölbaşı Belediyesi olarak Gölbaşı Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi açtık. Burada ne kadar hayvan kısırlaştırıldı. Önerge vermiştim ama henüz bir cevap alamadım. Geçen ay yine bir önerge verdim. 2019 Mart ayında göreve başladık. Bu güne kadar bu süre içerisinde ne kadar yeşil alan kiraya verildi. Kaça verildi. Önerge vermiştim hala cevap gelmedi." dedi. Gölbaşı Belediye Başkan Yardımcısı ve meclis Üyesi Oğuz Kağan Tanrıverdi de Hüseyin Çakmak'a cevap olarak "Gölbaşı Belediyesi Kırsal Hizmetler Müdürlüğü bünyesi altında bulunan Rehabilitasyon Merkezimiz isteyen her vatandaşa bu bilgiyi veriyor. Önerge vermenize gerek yok. Biz şu anda kısırlaştırmayı bulunduğumuz alanda yapıyoruz." dedi.       Savaş Mülazimoğlu; “TARİH İNSANLIĞIN GERÇEK ROMANIDIR” Mecliste gündem dışı söz alan MHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Savaş Mülazimoğlu, 30 Ağustos Zafer Bayramı’na ilişkin açıklamalarda bulundu MHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Savaş Mülazimoğlu, “Perşembe günü yaptığımız konuşmamızda Malazgirt Savaşı sonuçları ile ilgili Haçlı Seferleri'nin başlamasına sebep olmuştur demiştik. Peşpeşe düzenlenen bu Haçlı Seferleri Anadolu topraklarında Türk’ün çelik iradesi karşısında sonuçsuz kalmış olmasına rağmen, Hilal’e savaş açmış Haçlı zihniyeti bu mücadeleden asla vazgeçmemiştir. İşte, Anadolu’yu vatan yapanları geri göndermek isteyen bu çapulcu güruhu ne hazindir ki, ne tarihten ders almış, ne insanlıktan nasiplenmişler Anadolu topraklarını bu sefer de Sevr denen bir paçavra ile paramparça etmişlerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki; “Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve yaygın uygarlıklara da sahip olmuşlardır. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve cihana bildirmek, bizler için bir borçtur.” “Türk evladı, ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” demek ki ecdadımızı tanımak, onların yaptıklarını hem kendi gençliğimize ve hem cihana anlatmak bizim için bir görevdir. O halde tarih bir ibrettir. Tarih olayların ilmidir. Tarih, sonuçları sebeplere bağlayan ilimdir. Tarih insanlığın gerçek romanıdır. Tarih, belgeler aracılığı ile geçmişi kurgulama girişimidir. Tarih içimizde yaşayan canlı mazidir. Tarih ibretler hazinesidir. Tarih milletler için milli şuur, milli ruh kaynağıdır. Netice itibariyle tarih bir milletin hafızasıdır. Öyle ise tarihi öğrenmek ve gelecek nesillere aktarmak bir hamaset değil her Türk evladının yapması gereken bir ödevdir. Eğer tarihi öğrenip öğretmez isek, Kıbrıs’taki Türk askerine işgalci diyene verecek cevabımız, 23 Nisan’dan sonraki gün diye başlayan Ermeni sevicilerine söyleyecek sözümüz, olmaz. İşte bunları öğrenip öğretmediğimiz zaman kendisine kızıl sultan, yönetimine istibdat yaftası vuranlara şu mısraları bir kez daha okumak zorunda kalırız. Târihler ismini andığı zaman, sana hak verecek, ey koca sultan: Bizdik utanmadan iftira atan, asrın en siyasi padişahına. "Padişah hem zâlim, hem deli" dedik, ihtilâle kıyam etmeli dedik; Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik; çalıştık fitnenin intibahına. Divâne sen değil, meğer bizmişiz, bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz. Sade deli değil, edepsizmişiz. Tükürdük atalar kıblegâhına. Son pişmanlık ne yazık ki fayda etmiyor. Ve bu aziz milletin önüne Sevr paçavrasını koyuyor. O karanlık dünyanın emperyalist güçleri. Ama biri var, o birini şair şöyle anlatıyor. Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi, O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi! Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi, O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi! İşte onun adı Mustafa Kemal’dir. 19 Mayıs 1919 da çıkmış olduğu yolculuğun sonuna yaklaşmıştır gazi. İstanbul’dan ayrılırken boğazdaki düşman donanmasına geldikleri gibi giderler demişti. Ve öyle de oldu. Türk milleti onun liderliğinde Dumlupınar’da muazzam bir zafere, yankıları halen süren bir kahramanlık destanına imza atmıştır. Esaret emelleri, emperyalist hevesler, düşman tasallutu, küresel abluka milletimizin tertemiz ve imanlı mücadelesiyle hem kırılmış hem de püskürtülmüştür. 30 Ağustos vatanımızın üzerindeki kara bulutları dağıtan, geleceğimizin önündeki kalın duvarları yıkan milli diriliş olarak milli vicdanlardaki yerini almıştır. Kanlarıyla destan, Cesaretleriyle tarih yazarak bize vatan bırakan tüm şehitlerimize Cenab-I Allah’tan rahmet diliyorum.” dedi.       Sinan Acar “LOZAN BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR SİYASİ ZAFERİN ESERİDİR” Mecliste gündem dışı söz alan CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Sinan Acar 24 Temmuz Basın Bayramı'nı ve 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması'nın 100. Yıldönümü kutladı. 24 TEMMUZ GAZETECİLER VE BASIN BAYRAMI Acar konuşmasında şunları söyledi; "24 Temmuz, meslek örgütlerince 1971 yılına kadar basın bayramı olarak kutlanmış olup, 1971 darbesinden sonra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetimi, gazetecilere ve yayıncılara yönelik sıkıyönetim sansürü ve ağır baskılar karşısında 24 Temmuz'u bayram olmaktan çıkararak, Geleneksel Gazeteciler günü ve Basın Özgürlüğü için Mücadele günü olarak kabul ve ilan etmiştir. Basın, Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan, "Düşünceyi açıklama ve Haber Alma Özgürlüğü”nün en temel aracıdır. Basın, Demokrasinin yaşamasını ve gelişmesini sağlayan unsurların başında gelmektedir. Basın Meslek ilkelerine uygun, kişi ve hürriyetlerine saygılı, tarafsız ve objektif bir yayıncılık anlayışı; toplumda basına güveni artırmasının yanında, kamuoyunun yanlış bilgilendirerek yönlendirilmesinin önüne geçecektir. Toplumsal değerlere saygılı, sorumluluk bilinci içinde, tarafsız bir anlayışla görevini yerine getiren özgür Basın, Demokratik Toplum düzeninin korunmasının en büyük güvencesidir. Ancak, aradan 114 yıl geçmiş olmasına rağmen farklı şekillerde devam eden sansür, hala Gazetecilerin görevlerini özgürce yapabilmelerinin önündeki en büyük engeldir. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Basın, Milletin Müşterek sesidir” ifadesi Basının Toplumu aydınlatması bakımından üstlendiği misyonu en güzel şekilde açıklamaktadır. Bu nedenle, bıkmadan, usanmadan, zor koşullarda, büyük bir özveriyle görevlerini yerine getiren tüm Basın mensuplarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayram'ını kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim. 24 TEMMUZ LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI'NIN 100. YILDÖNÜMÜ Ülkenin kaderini belirleyen Lozan Barış Antlaşması bundan 100 yıl önce İsviçre'nin Lozan Kentinde TBMM'si Temsilcileriyle, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya Temsilcileri tarafından, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması sayesinde Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak İtilaf Devletleri tarafından tanınmış olup, Türk Milleti'nin Emperyalizme karşı zaferinin Diplomasiyle taçlandırılmasıdır. "Türkiye'nin Tapu Senedi" olarak gösterilen Lozan için, Ulu Önder Atatürk, Nutuk'ta şöyle demiştir. "Bu antlaşma Türk Milleti'ne karşı, yüz yıllardan beri hazırlanmış ve Serv Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Benzeri görülmemiş bir siyasi zaferin eseridir". Lozan Antlaşması, tarihin hiçbir döneminde boyunduruk altına girmemiş bir Milletin, Emperyalistler tarafından etkisizleştirilip tarih sahnesinden silinmesine, Anadolu'yu üç parçaya bölme amaçlarına ve Serv Antlaşması'na karşı başlatılan isyanın zaferle sonuçlandığını gösteren tarihi bir belgedir. Bu nedenle bu antlaşma sadece Kurtuluş Savaşı'na son veren bir hukuk metni olarak yorumlanamaz. Lozan, çekilen acıların, gösterilen özverilerin sonucu kazanılmış Uluslararası bir başarıdır. Dünya Tarihinde Emperyalizme karşı kazanılmış ilk büyük Zafer olan Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Lozan Barış Antlaşması ile bir teslimiyet belgesi olan Serv Anlaşması yırtılarak çöpe atılmıştır. Türk Milleti'ni yok etmeye çalışan bu antlaşma Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından sonra yırtılıp çöpe atılarak, Emperyalizmi Siyasi alanda da mağlup etmiştir. Savaş cephelerinde kazanmış olduğumuz zaferimizin Diplomasi salonlarında da onaylanması ve Ulusal bağımsızlığımızın bütün Dünyaya onaylatılması gerekiyordu. Lozan Konferansının amacı da bu idi.  Lozan Barış Antlaşması 143 Maddeden oluşan önemli bir belgedir. Bu antlaşma maddelerinin bir kısmı şunlardır. 1- Serv Antlaşması fes edilmiş, 2-KapitiIasyonIar (Yabancılara verilen ayrıcalık hakkı) kaldırılmış, 3-Rum ve Ermeni iddiaları sonlandırılmış, 4-Kürdistan'ın kurulmasının önüne geçilmiş 5-Batılı Devletlerle ilişkiler yumuşamış ve barış sağlanmıştır. Büyük Önderin söylediği gibi "Bu Antlaşma, Türk Ulusu aleyhine, yüz yıllardan beri hazırlanmış ve Serv Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir belgedir". Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı önderleri ve Ulusumuz, geçmişteki olumsuzlukların yeniden yaşanmamasının, Ekonomik ve Siyasal Bağımsızlığın özenle korunmasına bağlı olduğunu biliyorlardı. Türk Devriminin yaratıcıları, Memleketin harap halini kendi güçlerine güvenerek ve kimseye avuç açmadan başarılı kılmanın zorlu mücadelesini verdiler. Lozan'dan 100 Yıl sonra bu gün, İsmet Paşadan talep ettikleri önümüze sunulmaya başlanmış olup, Antlaşmanın karar altına alındığı günden başlayarak, geleceğin planları yapılmaktadır. Bu amaçla bir yandan Ülkemiz Etnik ve Dinsel farklılıklar körüklenerek bölünmeye, Ulusal Sanayi ve Tarımımız kimi aldatmacalarla yok edilmeye, Halkımız yoksullaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu saldırıyı yok etmeyi, Kurtuluş mücadelemiz ve Lozan deneyimi bize sunmaktadır. Bu nedenle bugün Lozan Barış Antlaşmasını daha iyi kavramak ve geleceğe rehber edinmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Ülkemizin eşit ve egemen bir Devlet olarak tanınmasını sağlayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgesi, Lozan Barış Antlaşmasının 100. Yılında Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere, tüm Milli Mücadele Kahramanlarını saygı ve özlemle anıyorum, Ruhları şad olsun.” dedi
Gölbaşı Belediyesi Ağustos Ayı Meclis toplantısı tamamlandı. Gölbaşı Belediye Başkanvekili Özer Polat başkanlığında gerçekleşen son oturumda gündem maddelerinin okunmasının ardından meclis gündem dışı konuşmalarla sona erdi.

Oğuz Kağan Tanrıverdi; “KERBELA HEPİMİZİN ORTAK ACISIDIR”

Gündem dışı söz alan MHP Ankara Büyükşehir ve Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Oğuz Kağan Tanrıverdi, Hz. Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ve 71 kişinin Kerbela’da şehit edilmesinin yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı

Tanrıverdi, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Hicri takvim, peygamber efendimizin (s.a.v) Mekke-İ Mükerreme’den Medine-İ Münevvere’ye Hicret ettiği sene esasıyla, kameri ayların temel kabul edildiği takvimdir. 19 Temmuz 2023 tarihi itibari ile hicri yılbaşı ile yeni yıla girilmiştir. Hicri takvimin ilk ayı muharrem ayıdır. Muharrem ayı aynı zamanda hepimizin ortak acısı, tarihimizin yürek yarası olan Kerbelâ olayının yaşandığı aydır. Allah’ın habibi ve son peygamber Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) torunu Hz. Hüseyin efendimiz ve çoğu ehl-i beytten olmak üzere, beraberindeki yetmişten fazla Müslüman, Kerbelâ'da şehadet şerbeti içmiştir.  Hz. Hüseyin, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Çok sevdiği, "Dünyanın İki Çiçeği" ve "Cennet Çocuklarının Efendileri" diye övdüğü ve "Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de sev" diye dua ettiği iki torunundan birisidir. Hz. Hüseyin'in siyasi ihtiraslar uğruna acımasızca şehit edilmesi, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Ve o'nun ehl-i beytini seven bütün müminleri derinden yaralamış ve üzmüştür.

Hz. Ali ve Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı’nın ardından Müslüman dünyasında ayrılıklar baş göstermiştir. İslam dünyası iki ayrı yönetim tarafından idare edilmeye başlanmıştır. Kûfe, Hz. Ali’nin halifeliğinde, Şam Başkent olmak üzere Hz. Muaviye’nin yönetimindeydi. Hz. Ali bir harici tarafından öldürülünce, Hz. Hasan halifeliği Hz. Muaviye’ye bırakmak zorunda kalmıştır. Ancak bu feragat Muaviye’den sonra halifenin, Hz. Ali’nin diğer oğlu Hz. Hüseyin’e devredilmesi şartı ile gerçekleşmiştir. 

Muaviye öldükten sonra yerine söz verildiği gibi Hz. Hüseyin değil, Muaviye’nin oğlu Yezid geçmiştir. Yezid, halifelik makamına geçer geçmez iktidarını ve otoritesini sağlamlaştırmak maksadıyla Medine valisine, kendisine itaat etmeleri konusunda mektup yazmıştır.

Yezid'in halifeliğini kabul etmeyen kufeliler de Mekke’ye gelerek, Emevîlere karşı birlik olma teklifiyle Hz. Hüseyin ve akrabalarını şehirlerine davet ettiler.

Daha önce hem babası Hz. Ali'ye hem de ağabeyi Hz. Hasan'a ihanet eden kufelilerin bu teklifine şüpheyle yaklaşan Hz. Hüseyin, öncü olarak amcasının oğlu Müslim Bin Akil'i kufe'ye gönderdi. Kufelilerin halifeliğine biat etmesini memnuniyetle karşılayan ama Müslim’in öldürmesinden haberdar olmayan Hz. Hüseyin, aile fertleriyle kufe'ye doğru yola çıktı. Kufe valisi Ubeydullah Bin Ziyad'ın bin askerle gönderdiği Hürr Bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hz. Hüseyin'e validen yeni bir emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi.

Bunun üzerine Fırat nehri kenarındaki Kerbela Çölü'ne önce Hz. Hüseyin, sonra Yezid’in komutanı Ömer Bin Sa'd vardı. Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer'e, Hz. Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesilmesini emretti. Biat teklifini kabul etmeyen Hz. Hüseyin ve yanındaki çocuk ve kadınlar Kerbela Çölü'nün ortasında susuz bırakıldı. Durum değerlendirmesi yapan Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, zulme boyun eğmemek için çarpışarak Allah yolunda ölmeyi tercih etti. Çarpışmada, Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin ve aralarında kadınların, çocukların da olduğu 71 yakını şehit olurlar.

İslam tarihinin en acı günü olan bugünü bakın şair nasıl yorumlamış.

Kerbela çölünü anlatsam sana.

Derya ağlar deniz ağlar kum ağlar.

Yandı ciğerlerim döndü büryana.

Ataş ağlar kebap ağlar köz ağlar.

Ehlibeyt'in gördüğü kanlı zulüm.

Sustu konuşmuyor lal oldu dilim.

İmam Hüseyin'im, kesildi serin"

Toprak ağlar sahra ağlar çöl ağlar.

Bir başka şairimiz de;

Kerbelâ'yı yalın ayak yürüdüm

Sana geldim can hüseyin merhaba

Su içmedim yudum yudum kurudum

Sana geldim can Hüseyin merhaba

Ben düşmüşüm erenlerin derdine

Canım kurban Kerbelâ'nın merdine

Gözlerimle su getirdim yurduna

Sana geldim can Hüseyin merhaba

Kerbela şehitlerini rahmet minnet ve şükranla anıyoruz” dedi.

 

 

Fikret Bahadan: “DEVLET ELİYLE DEVLET BASKISIYLA ORMANLAR YOK EDİLİYOR”

Mecliste gündem dışı söz alan CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Fikret Bahadan 24 Temmuz Basın Bayramı ve sosyal medyada dolaşan Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanında ağaç kesimi ile ilgili kürsüden konuşma gerçekleştirdi.

Fikret Bahadan yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Bu ay içerisinde değerli basın mensuplarımızın bir basın günü oldu, acıyla tatlıyla yaşadığımız bu ortamda sizlerin bu kıymetli basın gününü kalbi duygularımla kutluyorum.

Biliyorsunuz doğanın bütün dengelerini el birliği ile yaşayan insanlar küçük çıkarları için gelecekte çocuklarımızın torunlarımızın yaşayacağı bizlerin yaşayacağı dünyayı karartmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Şuan Akbelen Ormanlarını kesme var. Gerçekten içler acısı bir durum. Devletin Ormanı koruması gereken bu noktada devlet eliyle devlet baskısıyla ormanlar yok ediliyor. Bu ormanların yok edilişiyle gelecekte çocuklarımız su bulamayacaklar bugünün koşullarında yaşadıklarımızda Ankara’da İstanbul’da su seviyesi oldukça alt seviyede, hava sıcaklıkları üst seviyelere çıktı. Sebebi doğamızı doğru dürüst koruyamadığımızdan dolayı. Bunlara önlem alamazsak dur diyemezsek gelecek nesillere kötü bir dünya bırakacağız. Bütün meclisteki grupları çağırıyoruz. Gelin yaşanılabilir bir dünya için yapılan bu orman katliamını hep birlikte kınayalım, ormanlarımıza ve dünyamıza sahip çıkalım. ” dedi.

 

 

Fatih Yaşlıoğlu: “AKBELEN ORMANLARINI ORADA YAŞAYAN HALKTAN DİNLEMEK GEREKİYOR”

AK Parti Gölbaşı Belediye Meclis Grupbaşkanvekili Fatih Yaşlıoğlu yaptığı konuşmada CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Fikret Bahadan'a cevaben şunları söyledi; “24 Temmuz Gazeteciler gününü tebrik ediyorum. Şu anda basın hiç olmadığı kadar özgür, haklarında işlem yapılan bütün basın mensuplarına bakarsanız terör örgütleriyle ittifakı mevcuttur.

Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanı'na neler oluyor konusunda aslında orayı orada yaşayan halktan dinlemek gerekiyor, orada hiçbir şey usül ve yasaya aykırı değil, ormanlar katledilmiyor. Biz enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz madenlere mecburuz buda yapılması gerekiyorsa aynen yerlerine rehabilite ederek aynısını birebir diktirerek yaptırılıyor. Bundan kuşkunuz olmasın. Bunlar halka açıklanıyor ama bunu provoke etmek isteyenler gezi parkında olduğu gibi olay çıkarmak isteyenler olabilir. Ama oranın yerel halkı çok sağduyulu.” dedi.

 

 

 

Hüseyin Çakmak, “NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE”

Mecliste gündem dışı söz alan CHP Ankara Büyükşehir ve Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Çakmak, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıl dönümünü kutladı.

CHP Ankara Büyükşehir ve Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Çakmak, “Bugün Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıl dönümü. Bundan 49 yıl önce bugün şafak sökerken Ali Karya'nın yani Yunan Rum kabadayısı tepesine kasırga gibi çöken demir yumruğu ile karga sürüsünü ezen yok ederek masum soydaşlarımızı daha fazla katledilmesini önleyen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirerek bu günün barış ve özgürlük bayramı olarak kutlanmasını sağlayan dönemin başbakanı genel başkanımız rahmetli Sayın Bülent Ecevit'i,  başbakan yardımcımız rahmetli sayın Necmettin Erbakan'ı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin İlk Cumhurbaşkanı rahmetli Sayın Rauf Denktaş'ı Türk Ordusu'nun aziz şehitlerini ve kahraman gazilerini bu uğurda canlarını feda eden kahraman mücahitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıl dönümü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlu olsun. Ne Mutlu Türk'üm diyene."dedi.

Çakmak konuşmasının devamında şunları söyledi; "Geçen ay mecliste bir önerge vermiştim. Biliyorsunuz Gölbaşı Belediyesi olarak Gölbaşı Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi açtık. Burada ne kadar hayvan kısırlaştırıldı. Önerge vermiştim ama henüz bir cevap alamadım. Geçen ay yine bir önerge verdim. 2019 Mart ayında göreve başladık. Bu güne kadar bu süre içerisinde ne kadar yeşil alan kiraya verildi. Kaça verildi. Önerge vermiştim hala cevap gelmedi." dedi.

Gölbaşı Belediye Başkan Yardımcısı ve meclis Üyesi Oğuz Kağan Tanrıverdi de Hüseyin Çakmak'a cevap olarak " Gölbaşı Belediyesi Kırsal Hizmetler Müdürlüğü bünyesi altında bulunan Rehabilitasyon Merkezimiz isteyen her vatandaşa bu bilgiyi veriyor. Önerge vermenize gerek yok. Biz şu anda kısırlaştırmayı bulunduğumuz alanda yapıyoruz." dedi.

 

 

 

Savaş Mülazimoğlu; “TARİH İNSANLIĞIN GERÇEK ROMANIDIR”

Mecliste gündem dışı söz alan MHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Savaş Mülazimoğlu, 30 Ağustos Zafer Bayramı’na ilişkin açıklamalarda bulundu

MHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Savaş Mülazimoğlu, “Perşembe günü yaptığımız konuşmamızda Malazgirt Savaşı sonuçları ile ilgili Haçlı Seferleri'nin başlamasına sebep olmuştur demiştik. Peşpeşe düzenlenen bu Haçlı Seferleri Anadolu topraklarında Türk’ün çelik iradesi karşısında sonuçsuz kalmış olmasına rağmen, Hilal’e savaş açmış Haçlı zihniyeti bu mücadeleden asla vazgeçmemiştir. İşte, Anadolu’yu vatan yapanları geri göndermek isteyen bu çapulcu güruhu ne hazindir ki, ne tarihten ders almış, ne insanlıktan nasiplenmişler Anadolu topraklarını bu sefer de Sevr denen bir paçavra ile paramparça etmişlerdir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki; “Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve yaygın uygarlıklara da sahip olmuşlardır. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve cihana bildirmek, bizler için bir borçtur.” “Türk evladı, ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” demek ki ecdadımızı tanımak, onların yaptıklarını hem kendi gençliğimize ve hem cihana anlatmak bizim için bir görevdir. O halde tarih bir ibrettir. Tarih olayların ilmidir. Tarih, sonuçları sebeplere bağlayan ilimdir. Tarih insanlığın gerçek romanıdır. Tarih, belgeler aracılığı ile geçmişi kurgulama girişimidir. Tarih içimizde yaşayan canlı mazidir. Tarih ibretler hazinesidir. Tarih milletler için milli şuur, milli ruh kaynağıdır. Netice itibariyle tarih bir milletin hafızasıdır. Öyle ise tarihi öğrenmek ve gelecek nesillere aktarmak bir hamaset değil her Türk evladının yapması gereken bir ödevdir. Eğer tarihi öğrenip öğretmez isek, Kıbrıs’taki Türk askerine işgalci diyene verecek cevabımız, 23 Nisan’dan sonraki gün diye başlayan Ermeni sevicilerine söyleyecek sözümüz, olmaz. İşte bunları öğrenip öğretmediğimiz zaman kendisine kızıl sultan, yönetimine istibdat yaftası vuranlara şu mısraları bir kez daha okumak zorunda kalırız.

Târihler ismini andığı zaman, sana hak verecek, ey koca sultan:

Bizdik utanmadan iftira atan, asrın en siyasi padişahına.

"Padişah hem zâlim, hem deli" dedik, ihtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik; çalıştık fitnenin intibahına.

Divâne sen değil, meğer bizmişiz, bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz. Tükürdük atalar kıblegâhına.

Son pişmanlık ne yazık ki fayda etmiyor. Ve bu aziz milletin önüne Sevr paçavrasını koyuyor. O karanlık dünyanın emperyalist güçleri. Ama biri var, o birini şair şöyle anlatıyor. Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi,

O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!

Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi,

O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!

İşte onun adı Mustafa Kemal’dir.

19 Mayıs 1919 da çıkmış olduğu yolculuğun sonuna yaklaşmıştır gazi. İstanbul’dan ayrılırken boğazdaki düşman donanmasına geldikleri gibi giderler demişti. Ve öyle de oldu.

Türk milleti onun liderliğinde Dumlupınar’da muazzam bir zafere, yankıları halen süren bir kahramanlık destanına imza atmıştır.

Esaret emelleri, emperyalist hevesler, düşman tasallutu, küresel abluka milletimizin tertemiz ve imanlı mücadelesiyle hem kırılmış hem de püskürtülmüştür.

30 Ağustos vatanımızın üzerindeki kara bulutları dağıtan, geleceğimizin önündeki kalın duvarları yıkan milli diriliş olarak milli vicdanlardaki yerini almıştır.

Kanlarıyla destan, Cesaretleriyle tarih yazarak bize vatan bırakan tüm şehitlerimize Cenab-I Allah’tan rahmet diliyorum.” dedi.

 

 

 

Sinan Acar “LOZAN BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR SİYASİ ZAFERİN ESERİDİR”

Mecliste gündem dışı söz alan CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Sinan Acar 24 Temmuz Basın Bayramı'nı ve 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması'nın 100. Yıldönümü kutladı.

24 TEMMUZ GAZETECİLER VE BASIN BAYRAMI

Acar konuşmasında şunları söyledi; "24 Temmuz, meslek örgütlerince 1971 yılına kadar basın bayramı olarak kutlanmış olup, 1971 darbesinden sonra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetimi, gazetecilere ve yayıncılara yönelik sıkıyönetim sansürü ve ağır baskılar karşısında 24 Temmuz'u bayram olmaktan çıkararak, Geleneksel Gazeteciler günü ve Basın Özgürlüğü için Mücadele günü olarak kabul ve ilan etmiştir.

Basın, Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan, "Düşünceyi açıklama ve Haber Alma Özgürlüğü”nün en temel aracıdır. Basın, Demokrasinin yaşamasını ve gelişmesini sağlayan unsurların başında gelmektedir.

Basın Meslek ilkelerine uygun, kişi ve hürriyetlerine saygılı, tarafsız ve objektif bir yayıncılık anlayışı; toplumda basına güveni artırmasının yanında, kamuoyunun yanlış bilgilendirerek yönlendirilmesinin önüne geçecektir. Toplumsal değerlere saygılı, sorumluluk bilinci içinde, tarafsız bir anlayışla görevini yerine getiren özgür Basın, Demokratik Toplum düzeninin korunmasının en büyük güvencesidir. Ancak, aradan 114 yıl geçmiş olmasına rağmen farklı şekillerde devam eden sansür, hala Gazetecilerin görevlerini özgürce yapabilmelerinin önündeki en büyük engeldir. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Basın, Milletin Müşterek sesidir” ifadesi Basının Toplumu aydınlatması bakımından üstlendiği misyonu en güzel şekilde açıklamaktadır. Bu nedenle, bıkmadan, usanmadan, zor koşullarda, büyük bir özveriyle görevlerini yerine getiren tüm Basın mensuplarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayram'ını kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.

24 TEMMUZ LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI'NIN 100. YILDÖNÜMÜ

Ülkenin kaderini belirleyen Lozan Barış Antlaşması bundan 100 yıl önce İsviçre'nin Lozan Kentinde TBMM'si Temsilcileriyle, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya Temsilcileri tarafından, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması sayesinde Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak İtilaf Devletleri tarafından tanınmış olup, Türk Milleti'nin Emperyalizme karşı zaferinin Diplomasiyle taçlandırılmasıdır. "Türkiye'nin Tapu Senedi" olarak gösterilen Lozan için, Ulu Önder Atatürk, Nutuk'ta şöyle demiştir. "Bu antlaşma Türk Milleti'ne karşı, yüz yıllardan beri hazırlanmış ve Serv Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Benzeri görülmemiş bir siyasi zaferin eseridir".

Lozan Antlaşması, tarihin hiçbir döneminde boyunduruk altına girmemiş bir Milletin, Emperyalistler tarafından etkisizleştirilip tarih sahnesinden silinmesine, Anadolu'yu üç parçaya bölme amaçlarına ve Serv Antlaşması'na karşı başlatılan isyanın zaferle sonuçlandığını gösteren tarihi bir belgedir. Bu nedenle bu antlaşma sadece Kurtuluş Savaşı'na son veren bir hukuk metni olarak yorumlanamaz. Lozan, çekilen acıların, gösterilen özverilerin sonucu kazanılmış Uluslararası bir başarıdır. Dünya Tarihinde Emperyalizme karşı kazanılmış ilk büyük Zafer olan Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Lozan Barış Antlaşması ile bir teslimiyet belgesi olan Serv Anlaşması yırtılarak çöpe atılmıştır. Türk Milleti'ni yok etmeye çalışan bu antlaşma Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından sonra yırtılıp çöpe atılarak, Emperyalizmi Siyasi alanda da mağlup etmiştir. Savaş cephelerinde kazanmış olduğumuz zaferimizin Diplomasi salonlarında da onaylanması ve Ulusal bağımsızlığımızın bütün Dünyaya onaylatılması gerekiyordu. Lozan Konferansının amacı da bu idi.  Lozan Barış Antlaşması 143 Maddeden oluşan önemli bir belgedir. Bu antlaşma maddelerinin bir kısmı şunlardır.

1- Serv Antlaşması fes edilmiş,

2-KapitiIasyonIar (Yabancılara verilen ayrıcalık hakkı) kaldırılmış,

3-Rum ve Ermeni iddiaları sonlandırılmış,

4-Kürdistan'ın kurulmasının önüne geçilmiş

5-Batılı Devletlerle ilişkiler yumuşamış ve barış sağlanmıştır.

Büyük Önderin söylediği gibi "Bu Antlaşma, Türk Ulusu aleyhine, yüz yıllardan beri hazırlanmış ve Serv Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir belgedir".

Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı önderleri ve Ulusumuz, geçmişteki olumsuzlukların yeniden yaşanmamasının, Ekonomik ve Siyasal Bağımsızlığın özenle korunmasına bağlı olduğunu biliyorlardı. Türk Devriminin yaratıcıları, Memleketin harap halini kendi güçlerine güvenerek ve kimseye avuç açmadan başarılı kılmanın zorlu mücadelesini verdiler. Lozan'dan 100 Yıl sonra bu gün, İsmet Paşadan talep ettikleri önümüze sunulmaya başlanmış olup, Antlaşmanın karar altına alındığı günden başlayarak, geleceğin planları yapılmaktadır. Bu amaçla bir yandan Ülkemiz Etnik ve Dinsel farklılıklar körüklenerek bölünmeye, Ulusal Sanayi ve Tarımımız kimi aldatmacalarla yok edilmeye, Halkımız yoksullaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu saldırıyı yok etmeyi, Kurtuluş mücadelemiz ve Lozan deneyimi bize sunmaktadır. Bu nedenle bugün Lozan Barış Antlaşmasını daha iyi kavramak ve geleceğe rehber edinmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Ülkemizin eşit ve egemen bir Devlet olarak tanınmasını sağlayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgesi, Lozan Barış Antlaşmasının 100. Yılında Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere, tüm Milli Mücadele Kahramanlarını saygı ve özlemle anıyorum, Ruhları şad olsun.” dedi

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve golhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.