ÖZGÜN ÖKMEN: ON SEKİZ YAŞINDA OLMAK

          

 Cep telefonu ve internet kullanımın da Avrupa şampiyonuyuz. Durum böyleyse bu konuda  gençler ne yapıyor bir anlayalım. Sosyal medya dedikleri sanal ortamda nelerle ilgileniyorlar bir bakalım. Öncelikle reşit olmak dediğimiz, bizlerinde görüp geçirdiği on sekiz yaşın anlamını nasıl idrak ediyorlar. O yaştaki gençlerimizin tamamını temsil etmese de, işte internette yazılanlar; Yeni başladım hayata henüz on sekiz yaşındayım. Demişlerdi de inanmamıştım bu yaşın sendromu farklı olur diye. Yaşasın özgürlüğümü kazandım. Artık evlenebilir, araba kullanabilir ve özellikle de evden kaçabilirim. Bunları elde ettim. Bu yaştan sonra ailemin yapacağı yasal bir eylem kalmayacağından, yalnızca psikolojik baskı yapabilirler ama bu da benim için hiçbir şey ifade etmez. Ah bir de ehliyetimi alsam, annemin arabasını kaçak kullanmanın sıkıntısından da kurtulurum. Geleceği düşünecek halim yok. Çok şansızım. Bunları okuyunca aklıma Behçet Necatigil ’in Gençlik şiirinden bir bölüm geldi.-Hey gençlik, gençlik, gençlik, -Avarelik günleri, -Ne tatlıdır o yok mu,-Duymamak yokluğunu,- Dünyada hiç bir şeyin.

Gençlik bazen inanılmaz bir bahar, yaz, bazen de kış günüdür ki; gece gündüz demeden dağları delen yeşil, gökyüzünde uyuyan mavi gibidir. Pembe hayallerin yine de yok edilemediği vücuttur. Tek birine bile kıyamam, bırakalım gençleri bizim yakalayamadığımız özgürlüğü sevgiyle, saygıyla, inanarak onlar yaşasın. Hep birlikte koklasınlar dünyanın çiçeklerini.  Nazım’ın dediği gibi; - Döndürmedi rüzgâr beni havada yaprağa. – ben kattım önüme rüzgarı – Sen benim ilk çocuğum, ilk hocam, ilk yoldaşım on dokuz yaşım.

 Bizler gibi kalabalıkta yalnız kalmasınlar ve birbirlerini kaybetmesinler.  Onlardan sokakları süpürmeleri isteniyorsa eğer; Beethoven ‘ın beste yaptığı gibi, Shakespeare’in şiir yazdığı gibi, Michelangelo’nun resim yaptığı gibi olsun. Ama ille de Mustafa Kemal Atatürk’ün  emanet ettiği gençlik olsun.  Görenler burada dünyanın en iyi çöpçüsü çalışıyormuş desinler. Hüzünlenince ağlayan, uzaklara dalıp özgürlük şarkısı söyleyen, çok çalışıp haftada gerekirse sekiz gün eğlenen, sanatı, sporu, eğlenceyi gerektiğinde samanlık seyran olur demeyi bilen bir gençlik olsun. Kasaba da çoğu bilmese de interneti, kasketini yan takıp, henüz bitmemiş tüylerinden bıyık bırakan, traktör üstünde kızlara kendini gösteren ve beline dokuzluğu takan erkek; başını bağlayan, örf ve adetlerin kıskacında kalmış kızlarımızdır. On sekizinde ona varsın asalak, anne baba parasıyla geziyor desinler, sorumluluk yaşı geldiğinde o bilir kendini zira bu topraklarda doğan erkekler askerde, kızlar ailede büyür ve gelişir. Mesleğine başladığında anne ve baba için bir gurur abidesidir artık, gerçek anlamda evden uçma zamanı gelmiştir. Anladınız durumu değil mi? Onlar bizim göz bebeğimiz, içlerinden birini bile feda edip bu yaşta yaşayacaklarını yok edemeyiz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki demokrasi ve cumhuriyet ikiz kardeştir. Aynı adımla yürür, gölgeleri bile el eledir. Anayasamızda yapılması düşünülen milletvekili seçilme yaşının on sekize indirilmesi çabası; bir kaç gencin heba edilmesi alacaktır ki, buna değmez. Yanlış hesap umarım sandıktan döner. Haydi gençler silkinin demokrasi ve özgürlüğün adresini siz yazacaksınız.  11.2.2017 Özgün ÖKMEN