Özgün Ökmen köşe yazısı

Sevgili okurlarım, Bu yazımı okumadan önce şu anda elinizde olan ve gün boyu kullandığınız cep telefonunuzu lütfen bir kez daha  incelemenizi istiyorum. Sonra da soruyorum! Sizce dünyada kölelik bitti mi? Ne alaka diye sorduğunuzu da görüyor gibiyim. Öyleyse anlatayım:

Geçenlerde ulusal basında haber olan aşağıdaki satırları okuyun ve gerçekleri bir kere daha yakından görün istiyorum. Dünyadaki sömürü düzeninin sizden evvel olduğu gibi sizden sonra da devam edeceğini bilin yeter!

Konumuz şu; Bilgisayar ve akıllı telefonların üretiminde kullanılan kobalt madeninin Afrika’da kölelik koşullarında elde edildiğini gösteren yeni bir kitap piyasaya çıkmış. Günlük hayatımızın vazgeçilmezi olan laptop ve akıllı telefonların üretimi için Afrika'da yüz binlerce kişi her gün korkunç koşullarda saatlerce ter döküyormuş. Cep telefonu, laptop, bilgisayar ve Tesla araçların temel maddelerinden kobaltın topraktan çıkartılması işinin ana vatanı Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde, aralarında çocukların da olduğu binlerce kişi günlüğü 2 dolara saatlerce toprağı kazıyormuş. Düşünebiliyor musunuz? Binlerce dolara satılan bu elektronik cihazlar için kazanılan para günde yalnızca iki dolar! Bunun adı apaçık sömürü değil de nedir?

Modern kölelik ve çocuk işçiliği üzerine çalışmalarıyla tanınan yazar ve akademisyen Siddharth Kara’nın yeni kitabı Kırmızı Cobalt: (Kongo'nun Kanı Hayatlarımızı Nasıl Çalıştırıyor) için Demokratik Kongo'daki kobalt madenlerinde çalışan Afrikalıların çarpıcı fotoğrafları dikkat çekici görünüyor. Ayrıca; Katangabölgesindeki madende çekilen utanç verici görüntüler, milyonlarca kişinin iPhone telefon ya da Tesla otomobil kullanması için binlerce Afrikalının nasıl ölümüne çalıştığını gözler önüne seriyor. Madende genç kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahil binlerce Afrikalı ayaklarında plastik terliklerle ya da yalınayak saatlerce kobalt arıyor.Dünyada kobalt madenlerinin yüzde 90'ının bulunduğu Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde halk, binlerce dolara satılan ürün için her gün maalesef bu kimyasal maddeyi soluyor.Kitaba göre de Batılı şirketlerin kobalta talebi arttıkça Afrika'daki bu trajik manzara daha da büyüyor. Maalesef durum böyle!

Yazar Kara, karşılaştığı manzarayı sömürgecilik dönemine benzeterek “Dünyadaki en yoksul yüz binlerce kişi kobalt arıyor. Bazen aç karnına bunu yapıyorlar ve hayır deme şansları yok” diyor.Kitap, kobaltla uzun süre uğraşmanın akciğer kanseri, sakat doğum ve sağırlık gibi sorunlara yol açtığına da dikkat çekiyor. Son zamanlarda “coğrafya kader değildir “ karşı tezinin henüz geçerli olmadığı acımasız dünyada oluşan dengesiz bu yapı asla değişmez görünüyor. İstedim ki, benim gibi siz de düşünün bunun üzerine…