Özgün Ökmen

Araştırmacı-Yazar değerli dostumuz Sn. Mehmet Arif Demirer’in her zamanki titizliği ile yazmış olduğu sonmakalesi  kadınlarla ilgili günümüzde yaşananların nereden nereye geldiği-getirildiğinin açık bir örneği olsa gerek. ATATÜRK’ün dostum diye hitap ettiği ABD’nin 1932 – 1933 yıllarında Ankara Büyükelçisi Charles Sherrill, 1936 yılında yayımladığı Üç Adam kitabının “Kadınların Politik Terakkisi” başlığı altında 1935 yılında ATATÜRK Türkiye’si hakkında bakın neler yazmış. Birilerine ibret olsun diye yazmak için kendisinden izin aldığımız  Sn. Demirer’e bir kez daha  teşekkür ederek yazının bazı bölümlerini  aktaralım istedik;

“Doğuyu ve bilhassa yakın doğuyu tanımış olanlar 15 Nisan 1935’de Milletlerarası Kadın Birliğinin On İkinci Dünya Kongresi’nin İstanbul’da toplanacağını öğrendikleri zaman büyük bir hayret içinde kaldılar.

“Otuz muhtelif memleketi temsil eden üç yüz azanın (üyenin) toplandığı bu kongre Yıldız Köşkü’nde, Osmanlı Sultanlarının harem dairesinde akdediliyordu (burada, yapılıyordu).  Bir haremin yerine en modern fikirlerle toplanmış bir kadın kongresinin ikame edilmesi kadar mükemmel bir inkılâp (devrim) tasavvur edilebilir (düşünülebilir mi) mi?

“Bu Kongre’nin azalarının dünyanın her tarafından kalkarak eski Osmanlı Payitahtında (başkentinde) toplanmaları için Türkiye’de yakın zamanlarda mühim bir teşriî (yasama) inkılâp yapılmış olması lâzımdı. Bu inkılâp kadının harem hayatından kurtarılması ile başlamıştı.“Ondan sonra bir tek zevce (erkeğin nikahlandığı kadın) usulü kabul edildi; en nihayet de erkeğe olduğu gibi, onun arkadaşı ve müsavisi olan kadına da tam ve bütün bir seçim hakkı verildi.Kongre tam bir ittifakla, Türk kadınlarının hamisi (deste olan, koruyan) Kemal Atatürk’e Kongre azalarının bu gelişini hatırlatmak için Türkiye hükûmeti bir posta pulu ihdas etti. Bu pulda yaşlı bir köylü kadın görülüyor ve Kemal’in, annesinden almış olduğu nasihatler sayesinde, Türk kadınlarını serbestiye kavuşturmuş olduğunu bildiriyordu.”

“Türkiye’nin göstermiş olduğu bu yolu, Fransa, Almanya ve İtalya ne zaman takip edecekler?”İşte sihirli cümle bu olsa gerek, Avrupa’nın önünde bir  eşitlik ve çağdaşlık.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı ile birlikte birey olma ve özgür yaşama hakkını da veren bir dünya liderinin geniş vizyonu önünde saygı ile eğilmesi gerekenler, Anayasa’nın 90/5 maddesine göre kanun hükmünde olan uluslararası kadın hakları ile ilgili sözleşmeyi  maalesef iptal ettiler, hem de Cumhurbaşkanlığı kararı ile,

İstanbul’da imzaya açıldığı için “İstanbul Sözleşmesi” ismiyle anılan sözleşme, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak, ayrıca; kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği de yaygınlaştırma amacını taşıyor. Bu sözleşme yaklaşık 7 yıl önce aynı siyasi görüş ve TBMM üyeleri tarafından imzalanıp 20 Avrupa ülkesinde yürürlüğe girdiğine ve ilk imzalayan ülke olduğumuza  göre, siz olsanız milletvekili olarak attığınız imzaya sahip çıkmaz mısınız? Şu anda hiçbirinden “ Tık yok!”

Anayasa’mızın 10’uncu maddesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” 17’nci maddeye göre de “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Başta Katolik kilisesi olmak üzere, Avrupa’daki bazı ülkelerde de tartışılan bu sözleşmenin iptali konusundaki çağdışı zihniyet ve onu destekleyen gericilerin bu durum doğrusu çok hoşuna gidiyor. Bu gün itibariyle ve 86 yıl sonra gelinen durum maalesef  böyle. Kalın sağlıcakla.